Kutsal Yazılar, Tanrı’nın kendi evrensel amacını gerçekleştirmek için insanlar (veya halklar) seçtiğini belirtir. Nitekim Kutsal Kitap’ta, İsrail halkı (Yas. 4:37; 7:6; 26:18), melekler (1Ti. 5:21), Levili kâhinler (Yas. 18:5) ve imanlıların tümü “seçilmiş” olarak tanımlanır.
Seçimin önemli unsurları şunlardır: Tanrı’nın iradesi ve lütfuyla uyumlu bir eylemdir, insanın yaptığı iyiliklere veya erdemli oluşuna bağlı değildir (Rom. 9:11; 2Ti. 1:9); Tanrı’nın ebedi sevgisi bu seçimde etkindir (Ef. 1:4), Tanrı seçim yaparken adaletsizlik etmez (Rom. 9:14,20). Seçimin Mesih’le ilişkili olduğu açıktır (krş. “Mesih’te”, Ef. 1:3-4). Birçok durumda “seçim” işlevseldir (örneğin, İsrail halkı Tanrı’nın sadakatine ve karakterine tanıklık etmek üzere seçilmiştir, krş. Çık. 19:6; Yşa. 43:10-12; ancak Yahudilik hiçbir zaman belirli bir ırka tâbi kılınmamıştır, bkz. Rut 1:4; 4:17; aynı şekilde imanlılar topluluğu da Tanrı’nın erdemlerini ilan etmek üzere seçilmiştir, 2Pe. 2:4-9).
Seçilmişliğin diğer unsurları imanlılar arasında sık sık tartışma konusu edilir: Kutsal Kitap’ta seçilmişlik toplumsal mıdır (krş. kilise, 1Pe. 2:4-9; İsrail halkı, Yas. 4:37; 7:6) yoksa bireysel midir (Rom. 9:6-29; Ef. 1:4)? Seçilmişliğin, önceden bilinme ve önceden belirlenme kavramlarıyla ilişkisi nedir (Rom. 8:29-30)?
Bazı yorumculara göre Tanrı’nın seçimi, kimlerin kendisine iman edeceğini önceden bilmesine “dayanmaktadır” (Rom. 8:29-30; 1Pe. 1:1-2). Bu yorumcular imanın, kurtuluş getiren bir armağan olarak görülemeyeceğine, Kutsal Yazılar’da açıklandığı gibi erdemli davranışlara da bağlı olmadığına inanırlar.
Bazıları ise Tanrı’nın seçimdeki önbilgisinin, O’nun aşkın sevgisinin bir ifadesi olduğunu ve iman etmek de dâhil, insanın yaptığı hiçbir şeye bağlı olmadığını düşünürler. Bir kimsenin Tanrı’nın hükümranlığı hakkındaki görüşü, bu konuya nasıl yaklaştığını elbette etkileyecektir. Bazıları Tanrı’nın hükümranlığını dünyada olup biten her şeyin Tanrı tarafından “belirlenmesi” olarak görürken (Tanrı’nın ancak önceden belirlediği şeyleri önceden bilebileceğini söyleyerek), bazıları da Tanrı’nın hükümranlığını, Tanrı’nın kendi sıfatlarıyla çelişmeksizin seçtiği yollarla yönetme, kurtarma ve yargılama hakkı olarak düşünür. Böylece, Tanrı’nın önbilgisi imana dayalı olsa da, Tanrı’nın mutlak olarak seçtiği bir kurtuluş yolu söz konusudur; bunu yapmakla yüceliğinden ve hükümranlığından hiçbir şey kaybetmez.
“Seçilmiş” ifadesi, ‘seçkin, mükemmel’ anlamına da geldiğinden dolayı, hem seçenin hem de seçilenin niteliği (Tanrı’nın lütfuna kavuşan biri, krş. “seçkin ve değerli taş”, 1Pe. 2:4,6) vurgulanır.
Ruhsal bakımdan kör olan insan Tanrı’nın müdahalesine muhtaçtır. Ancak bu ihtiyaç, insanın sorumluluğunu ve seçimini ortadan kaldırmaz. Tanrı, Kutsal Ruhu aracılığıyla insanı aydınlatır (müjdeleme aracılığıyla birlikte, Yu. 16:7-11) ve ona Mesih’in, günahın kefareti olarak ölmekle sağladığı kurtuluşu seçmeye ebedi bir fırsat verir.
Kutsal Kitap ayetleri bibleserver.com web sitesinde yeni bir pencerede açılacaktır.
Kaynak: Açıklamalı Kutsal Kitap. (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2010) s. 1741.
Telif Hakları © 2010 Yeni Yaşam Yayınları. İzin ile kullanılmıştır.